31 Temmuz 2016 Pazar

Altın Eleme Makinası



Evet uzun süredir üzerinde uğraştığımız ve denemelerimizin son aşamalarına geldiğimiz şu sıralarda artık sizlerin de dere ve büyük akarsu kenarlarında altın bulmanızı sağlayacak eleme makinamızı duyurmak isteriz. Özel filtre sistemi ile akarsularda bulunan altınları toplamanızı sağlayacaktır.

Dağda bulunan altının akarsu ile birleşmesi ile bu değerli madenler akarsuların içerisinde bulunmaktadır, gözle seçmenizin imkanı yoktur amerikada 100 yıllardır elde eleme sistemi ile nehir kenarlarında altın aradıklarını bir çok film de görmüşsünüzdür. Teknolojinin gelişmesi ile bu sistemleri çok daha kolaylaştırılarak saatlerce elde eleyerek altın bulma olasılığınız çok düşüktür yeni teknolojik aletler ile altına çok daha hızlı bir şekilde ulaşma imkanı artık çok yakın.

Sistem bir pompa yardımı ile su ile çamuru ayrıştırarak içerisinde altın bulunan parçacıkları elemektedir.  Bu sayede elinizde saf altın bulunacak ve hatırı sayılır bir gelir sağlama imkanınız olacaktır.

Sistemin en önemli özelliği sadece altını ayrıştırmasıdır.

Bizi takip edin çok yakında makine satışa sunulacaktır.


Akarsu da altın arama

Akarsu da altın nasıl aranır ve altın için en uygun arama bölgeleri.





Altın zerreli kum”un anlamı “Nehir yatağında, altın veya başka bir değerli mineralin taneciklerini
içeren bir kum veya iri kum depoziti”. Aynı sözlükte yer alan “Jeoloji” kelimesi “Bir yerde veya bir bölgedeki yerküre kabuğu özellikleri, belirli bir bölgenin kaya veya kaya formasynları”. Bu iki tabiri yan yana getirirek, bir nehir yatağının içersinde bulunan altın ve diğer değerli minerallerin depozit oluşumunun doğası ve özellikleri anlamına gelen “altın zerreli kum jeolojisi” tabirini elde ediyoruz.

Altının bulunduğu yerlerde birikmesine neden olan ana neden, nehir yatağına sürüklenen diğer materyallere göre daha ağır olmasıdır. Daha ağır olması derken; bir altın parçası kendi kapladığı yer ve hacim kadar yer kaplayan diğer materyallerin çoğundan daha ağır olacağını söylemek istiyorum. Örneğin, büyük bir kaya parçası 15 gramlık bir altın külçesinden daha ağır olacaktır ancak, altın külçesiyle aynı yeri ve hacmi kaplayan bir kaya parçası keserseniz, altın külçesi o kaya parçasının altı katı kadar ağırlığında olacaktır. Altın orijinal maden damarından aşındıkça yerçekimi, rüzgar, su ve diğer doğa güçleri onu sonunda bir nehir yatağına varana kadar aşağı doğru ve uzağa doğru hareket ettirebilir.

Altın doğal maden damarından aşınır ve aktif bir suyolu içerisine itilir.

Maden arayıcısının bilmesi gereken birçok çeşit altın depoziti bulunmaktadır çünkü bunların hepsi ayrı bir özelliğe sahiptir ve farklı şekillerde ilgilenilmesini gerekitir.



KALINTI DEPOZİTİ: Bir "kalıntı depoziti" kimyasal ve fiziksel yıpranma nedeniyle maden damarının dış kısmından kopan ancak, maden damarının bulunduğu bölgeden, suyun etkisiyle de birlikte, hareket etmeyen parçalardır. Bir kalıntı depoziti, kaynaklandığı maden damarının olduğu bölgede bulunur.
ELÜVİYAL DEPOZİT: Bir "elüviyal depozit" maden damarından aşınan ancak doğanın etkisiyle uzaklara giden fakat yine de nehir yatağına sürüklenmeyen altın parçalarıdır. Elüviyal depozitlerin parçacıkları genellikle orijinal maden damarının bulunduğu yamacın aşağısına doğru ince bir tabaka halinde serilidir. Doğanın çeşitli güçleri genellikle bu elüviyal depozite ait parçalarının maden damarı depozitinden daha da uzaklara sürüklenmesiyle beraber yayılmasına neden olmaktadır. Elüviyal depozitlerin tane parçaları genellikle “yüzen parça” olarak bilinmektedir.


Elüviyal depozit, henüz akan bir su tarafından bir yere çökelleşmeyen ancak maden damarından uzaklaşan altın parçalarını içermektedir.


TERAS DEPOZİTİ: 
Altın bir su yatağına vardığında, akan suyun etkileri nedeniyle bazı genel hallerde çökelleşmektedir. Bu makalenin geri kalanının çoğu bu şekilleri anlatacaktır. Uzun bir süre boyunca, bir su akıntısı toprağın daha derinine girmektedir. Bu, eski su yatığın bazı kısımlarının yüksekte ve kuru kalmasına neden olmaktadır. Mevcut su yataklarının üst taraflarında kalan eski su yatakları teras olarak adlandırılmaktadır. Eski ve yüksekte kalan altın ve diğer değerli mineral birikintilerine “teras depozitleri” denilmektedir.
Bir elüviyal depozit eski bir su yatağın (terasın) üzerine düşecek şekilde sürüklenebilir ancak, su akıntısının içersine sürüklenene kadar elüviyal depozit kalmaya devam edecektir. Bir teras altın zerreli kum depoziti, su yatağın bu kısmına yüksekte ve kuru kalmasından önce sürüklenen altın depozitlerini içermektedir. 

Mevcut suyollarının yanında birçok teras bulunmaktadır ve bunlar aslında mevcut suyolunun çok uzun zaman önce aktığı kalıntılardır. 

Bazı kuru su yatakları (teraslar) mevcut suyollarından uzakta konumlanmıştır. Bunlar bazen, mevcut suyolunun oluşmasından önceki antik nehirlere ait kalıntılarıdır. Bu antik su terasları bazen dağların tepelerinde, çöllerin ortasında veya bazen de bugüne ait bazı dere ve nehirlerin yakınında bulunabilmektedir. Antik su yatakları, nerede olursa olsun, zengin altın depozitleri içerebilmektedir.
Bugün yapılmakta olan birçok yüzey altın zerreli kum maden arama operasyonları, faaliyetlerini teras depozitlerine doğru yöneltmektedir. Bunun nedeni, eski bir su yatağın var olmasının o bölgede daha önce maden araması yapılmadığına kanıt olmasıdır. Bir zamanlar oraya depozitlenmiş olan altın hala yerinde olacaktır.

NEHİRLERDE ALTIN ZERRELİ KUM: 
Suyun bir su akıntısına girmesi ardından neler olduğunu tartışabilmek için ilk önce “ana kaya” ve “tortullar” tabirlerini anlamak gerekir. Milyonlarca yıl önce, yerküresinin dış çemberi soğuduğunda “ana kaya” denilen sert bir yüzeye dönüştü (maden damlarından söz ederken “civar kayaç”). Dünya’nın dış ana kaya (civar kayaç) dışında yer alan tüm gevşek toprak, taş, kum, çakıl ve kayalara “tortullar” denmektedir. Bazı bölgelerde, bu tortullar yüzlerce metre derinlikte yatmaktadır. Diğer bölgelerde ise, özellikle dağlık alanlarda ve deniz kenarlarında, dünyanın dış kabuğu (civar kayaç) tamamen açık durumdadır. Bu civar kayaç, bir dağ yamacının üzerinde yolu düzleştirmek ve belirli bir seviyeye getirmek için açılan yarıklardan da görebiliriz. Nehir yatakları taşlardan, kumdan, çakıldan, kilden ve kayalardan (tortullar) oluşmaktadır ve her zaman civar kayaç oluşumunun üzerinde oluşmaktadır (ancak daha sonra volkanik faaliyetler ile üzerleri örtülebilir). Ana kaya ve civar kayaç aynı şeydir.

ALTININ NEHİR YADA DERE YATAKLARINDA EN FAZLA BULUNMA OLASILIĞI OLAN YERLERİN BAŞINDA MERDİVEN MİSALİ ALÇALMA MEYDANA GELEN YERLER ALTININ TOPLANMA YERLERİNİN BAŞINDA GELİR. AYRICA ŞELALE GİBİ YÜKSEKTEN DÖKÜLEN SUYUN TABANINDA ALTIN BİRİKİMİ YÜKSEK İHTİMALLERDEN BİRİDİR.


Bir nehir veya dere içerisinde, altının en sık rastlandığı yerlerden birisi ana kayalarının birden kesilip havuz oluşturduğu bölgelerdir. Belirli bir hacimdeki suyun birden daha büyük bir hacimdeki suya aktığı her yer, su akıntısının yavaşlayabileceği bölgelerdir. Büyük bir fırtına esnasında suyun bir nehir yatağı içersinde yavaşladığı yerler, altınların birikmesi için iyi yerlerdir. Bu nedenle, suyun birden daha derin bir alana aktığı yerlerde daha büyük altın birikintileri bulmak çok ender rastlanılan bir durum değildir.


NEHİR YATAĞININ GENİŞLEDİĞİ BÖLGELER


Nehir veya dere içerisinde daha büyük oranlarda altının (piyango) bulunabileceği yerler nehrin bir bölge boyunca dar bir şekilde veya belirli bir genel genişlikte aktığı ve birden genişlediği alanlardır. Nehir yatağının genişlediği yerlerde, suyun akışı genellikle yavaşlamaktadır çünkü nehir yatağı, özellikle yüksek suyun olduğu zamanlarda, daha fazla hacimde suyun akmasını sağlamaktadır. Suyun yavaşladığı yerler, altının düşmesi için olası yerlerdir.

Nehir yatağında, suyun akışını yavaşlatacak kadar birden genişlediği yerlerde altın bulma olasılığı daha yüksektir.

Suyun kuvvetinin birden düştüğü yerlerde bazı kayaların da düşeceğini fark edebilirsiniz. Kayalar, taşımak için çok güç gerektirmesi açısından altınla benzerlik göstermektedir. Kuvvetin azaldığı yerde kaya düşer. Bu nedenle, kayalar genelde daha büyük oranlarda altının bulunduğu yerlerde bulunmaktadırlar. Ancak, altın her zaman kayaların bulunduğu yerlerde bulunmayabilir. Bunun nedeni, suyolunda çok fazla kayanın olması ve çoğunun altının devamlı olarak takip edeceği yolu takip etmemesinden kaynaklanmaktadır. Yine de, altının suyolu üzerinde takip ettiği yol üzerinde bulunan kayaların düştüğü yerleri numune alma yerleri olarak belirlemek iyi bir fikirdir.

ANTİK NEHİRLER

Üçüncü jeolojik zaman döneminin sonlarına doğru, yaklaşık iki milyon yıl kadar önce, Batı Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan dağ sistemleri çok büyük derecede faylanma ve bükülme geçirdi; dağları bugünküne benzer bir hale dönüştürdü. Aynı dönemde, genel olarak batı istikametine yönelik olan nehir, dere ve çaylardan oluşan mevcut drenaj sistemi meydana gelmiştir.
Ondan önce, genel olarak güneye doğru akan çok farklı bir nehir sistemi bulunmaktaydı. Bunlar, Üçüncü jeolojik zaman dönemi boyunca akan eski nehir yataklarıydı; bu nedenle bunlara “üçüncü kanallar” veya “antik nehirler” denilmektedir. Bu antik nehirler, çok fazla miktarda erozyonun meydana geldiği milyonlarca yıl boyunca aktı ve açığa çıkan zengin maden damarlarından gelen büyük miktarlarda altını nehirlere sürükledi. 

Bu dönemin sonlarına doğru meydana gelen ve dağları değiştirip mevcut drenaj sistemlerini oluşturan büyük değişiklikler, antik nehirlere ait bazı kısımları dağınık bir şekilde geride bıraktı. Bazı kısımlar mevcut dağların üzerinde yer almaktadır. Bazıları ise çöl alanların ortasında bırakılmıştır. Ve bazı kısımlar da mevcut drenaj sisteminin yakınında veya üzerinde bırakılmıştır. Bazı jeologlar, günümüzün nehir sistemlerinde bulunan altınların yakın zamanda altın depozitlerinden aşınmış olan altınlar olmadığını, mevut nehir sistemlerinin üzerinden geçtiği antik nehir yataklarından aşınan depozitler olduğunu tartışmıştır. 

Keşfedilen ve kazılan antik kanalların çoğunlukla altın depozit yönünde zengin olduğu gösterilmiştir. Dahası, günümüzün nehir sistemleri içersinde bulunan en zengin piyangoların bazıları, antik nehir yatağı çakılları üzerinden geçtiği yerlerin aşağısında bulunmuştur. Günümüz nehir sistemleri arasında altın yönünden zengin olduğu gösterilen nehir sistemleri, birkaç milyon yıllık erozyonun kanalın ve altının bazı kısmını mevcut su yataklarına aşınmasına neden olan eski kanalların yakınlarında bulunmuştur. 

Antik kanallar (teraslar) zengin alt katmanları yönünden tanınmaktadır. Bu katman bazen koyu bir mavi renktir; ve karşılaştığınızda, bu koyu mavi renk antik çakılın varlığına işaret eden en kesin belirtilerdendir. Eskiden, bu antik çakılların alt katmanına “mavi ipucu” deniliyordu, muhtemelen bu yolu batıya doğru nereye giderse takip ettikleri içindir. Antik mavi çakıl kazılıp atmosfere maruz kaldığında genellikle oksitlenir pas tonlarında bir kızılımsı kahverengiye dönüşür. Çok sert ve sıkıştırılmış olabilirler ancak, her zaman böyle değillerdir.

Bir nehir yatağın dibinde mavi çakılla karşılaşmak her durumda bir antik kanala rastladığınız manasına gelmemektedir. Fakat geldiği yerle ilgili olarak piyangoyla ilişkin biraz antik çakıl bulmuş olma ihtimaliniz bulunmaktadır (buraya başka yerden taşınmış olabilir).